Min fahmkir ez fahmnakim



İki yıldır Aslan ebeyle ilgili biryazı düşünmeme rağmen, bir türlü cesaret edemedim.
Onu anlatamam,eksik yada yanlış anlatırım diye.

Nihayet yazmaya karar verdim.Bir arkadaşının dediği gibi ; bende kendi içimdeki Aslanı,
Aslan abemi anlatacağım.

Anlatmaktan çok onu anma şeklinde onunla bazı anılarımı yazmayı düşünüyorum.
Ki o bunu hiç sevmezdi ve yaşasaydı kesin:’Bu küfr dır.’ Derdi.

Aslan abayla amcaoğlu olduğumuz halde, tatillerde geldiği kısa dönemler hariç topu
O ,ülkeden ayrılırken ben ortaokula gidiyor ve 15 yaşındaydım.
20 yıl sona 35 yaşımdayken onunla görüşebildim.

Yanına gittiğimde Stockholm terminalinde beni almaya gelmesini beklerkendefterime
‘Az sonra 20 yıllık özlem gerçekleşecek Aslan ebeyi nasıl karşılayacağımıbilmiyorum,
öptürmeselde illaki ellerini öpmeliyim.’ Diye yazmıştım.bu özlemin bir yılsonra
ebedileşeceğini hiç düşünmeden.

Buluşunca tanıyamadım Aslan ebeyi.Bıyıkları beyazlaşmış,saçları dökülmüş,çokkilo
Almış ve üzerinde eski-püskü elbiseleri görünce çok duygulanmıştım ve uzun birsüre
alışamadım buna,hazım edemedim.

O, her zamanki gibi tedbirliydi yine ve ellerini öptürmedi bana.
Ben onun yanına gitmeden önce Almandayken telefonda bana: ‘Ne yapıyorsun.’ Diye
Sorduğunda; ‘bir şey yapmıyorum ‘ dediğimde oda:’Bende bir şey yapmıyorum,
o zaman gel burada beraber bir şey yapmayalım.’ Demişti.
Aslan ebeyle telefon görüşmelerimizde birbirimizi sorarken : ‘gözlerindenöpüyorum
Diyordu. Bende ellerinden öpüyorum dediğim için artık dememeye başladı.
Her konuştuğumuzda :’gözlerimden öpsen de öpmesende ellerinden öpüyorum Aslanabe diyordum.

Biz Aslan abeyle pek görüşmesek te o uzaktan hep bizim için bir idol du .
Yurtseverliği , Devrimciliği ondan ve onunla tanımıştık.
Onun için düşüncelerini hep merak ediyordum.
1997 de ona uzun bir mektup yazarak bir çok sorular sormuştum. Çok ısrar etmeme
rağmen cevap yazmadı.Yıllar önce bir arkadaşa bir mektup yazdığını başkadayazmadığını söylemişti.
Meğerki o mektubunda göndermemiş.Nedim’e yazdığı mektup
olsa gerek.

Fakat bana, niye mektup yazmadığını veya yazmayacağını da söylemedi.
Onun öyle bir özelliği vardı;bazı prensiplerinin nedenini anlatmaz ve niyeanlatmadığında söylemezdi.
Siyasi yaşamını sorduğumda, sadece bazı yönlerini anlattı.20-25 yıl öncedeolsa,örgütsel
Olabilecek hiçbir ayrıntı vermedi.Buraya kadar ötesini de sorma diyordu.
Anlatımları sırasında merak ettiğim bazı noktaları sorduğumda : ‘Ee baveminonlardan bahs etmeyeceğim dedimya. ’ Diye beni uyarıyordu.
Beni bazı konularda etkilememek için olacak ki beli sorularıma karşı :’20 yılönce bazı düşüncelerim vardı daha o düşüncelerim üzerinde düşünemedim ,bir günbüyürsem düşünürüm.’ şeklinde espriyle geçiştirirdi.

Ancak bazı konularda da:’Bu konuda düşüncemi söylememe hakkını kendimdegörmüyorum.’ Diye görüşlerini açıkça belirtirdi.

Aslan abe asla genelleme yapmıyordu,ve bundan korktuğunu söylüyordu.
Bir konuyu her yönüyle değerlendirdikten sonra;’bu benim sesli düşünmemdir ’diyerek kesin hüküm vermek istemezdi.

Hatta onun kesin bildiğinden benim emin olduğum bir çok konuda da:’Ez baverdikim’inanıyorum böyledir diyordu.

Bu onun olay ve olgulara bilimsel yaklaşımıydı,bir konuda kesin sonucavarmayınca da:’Anladım ki anlamıyorum.’derdi. (Min fahmkir ez fahmnakim)
Aslan Kürtçe bilenlerle Türkçe konuşmayı sevmezdi,20 yıldır Türkçe konuşmadığıarkadaşlarının olduğunu söylüyordu.Hiç olmazsa bu yazımın başlığının Kürtçe veonun bir sözü olmasını istedim. Aslan abeye neden yazmadığında sormuştum.’Sanat güzelliktir,bense güzellikten ebeden (asla) anlamıyorum.’derken bencevarolan güzellik anlayışını eleştiriyordu.Þiir yazan bir arkadaştan bahsetti;görüşünü almak istemiş.Bir şey söylemek istememiş,arkadaş üstlenince almışkitabı biraz okumuş ve:’Keşke yazmasaydın.’ Demiş.

Biz yazarlar ve yazarlık hakkında konuşurken:’isveçteki Kürtlerin yarısı yazargeriye kalan diğer yarısına okurdur.’demişti.

Beğendiği birkaç Kürt yazarından söz ederken:’fıkre wan ji kise wane’ fikirlerikendi kesesinden-kendinden- diyordu.

Aslan abe üniversitedeyken Viranşehir’e geldiğinde ;çefye,egal takar, şalvargiyip ayakkabılarının topuklarını kırarak gezerdi.Bu şekilde bir gün Kahveyegiderken onun yaşıtı olan bir diğer amcamızın oğlu onun üniversiteli olduğuiçin böyle giyinmemesini ve yanlarında oturmaması gerektiğini söyleyince buAslan abeye çok dokunmuş.Ve ‘Devlet neslimizi köklerinden kopardı.’ Dediğindederin bir iç geçirmişti

O,bunu anlatırken giyime olan isyanının bundan olabileceğini düşünmüştüm veniye giyinmediğinde sordum.

‘İnsanların giyime baktıklarını unutmuşum’dedi. Aslan abe ölümünden bir ay öncekardeşiyle telefonla konuşurken kardeşi midesinin nasıl olduğunu sorunca :’senne diyorsun benim midem benim midemidir ki ‘ demiş.Bunun ne demek oluğunu şokmerak ettim ve psikolog bir arkadaşa sordum.’kendisini aşmış ermiş bir insanınsözüdür bu ‘ dedi bana.
Yine bir arkadaşı anlatmıştı;Aslan abe üniversitedeyken bir sınavı varmış.Sınavçıkışında arkadaşı nasıl seçtiğini sorunca’kötü ,boş kağıt verdim,çünkü bilimintanımını sormuşlar,ben daha bilimin tanımı konusunda kendimi ikna etmedim kicevap yazayım’demiş.

Yani bilimin bilinen tanımını yapıp notunu almaya bakmamıştır.Bu müthiş birprensip ve Aslan abeyi anlamanın zorluğunu gösterir.

Bir anısını anlatmıştı;Viranşehir’de 2 yada 3 yıl vekil öğretmenlikyapmıştı.Çok yaramaz ve dayaklardan hiç ağlamayan bir öğrencisi varmış.Çocukbir gün gene bir yaramazlık yapınca masaya karşısına alarak hiçbir şey demedensadece gözlerinin içine içine bakmış ve çocuk ilk defa ağlamış ve ondan sonrayavaş yavaş düzelmeye başlamış.
Öyle kendisine has yöntemleri vardı Aslan abenin.
Çocukları çok sever ve onlara büyük bir önem verirdi.‘Çocukların anne-babaseçme özgürlükleri yoktur’derken,herhalde anne-babaları sorumluluğaçağırıyordu. Psikolojik sorunlar konusunda da Aslan abeyle konuşmuştum.
Bu konuda ‘akıllı insan düşünen değil,düşünmeyebilen insandır’ demişti.

Demokrasi hakkında tartışırken birazda onu kızdırmak işin İsveç Demokrasisindenetkilendiğini söylediğimde;’Bave min ,benim 30 yıl önceki düşündüğümDemokrasiye hala bunlar ulaşmadılar’demişti.

Aslan abe toplumsal gelişim konusunda ortalamayı yükseltmenin gerektiğinisöylüyordu.Kendisi toplum içinde sivrilmeye,öne çıkmaya hiç itibar etmedi.Hemenher kes kendisini ispatlama mücadelesi verirken o,ispatlanmışlığının yıkmasavaşımını verdi.Arkasında bir resim bile bırakmak istemedi.

Hiç unutmam bana bir davetiyeden söz etmişti.Bir kurumun aşılışı işin onadadavetiye göndermişler,aslında niyetide gitmekmiş.Ancak davetiyede çağrılanlarınsanki seçkin insanlar olduğu izlenimini edinince gitmekten vaz geçmiş.

Yani seçkin olayi kabul etmemiştir. Birde Aslan abenin en çok beğendiğim biryanıda,onun paradan hep uzak durduğudur.Elinde imkan varken bunu yapması dahaçok derin ve anlamlıdır.
Halk sevgisi,bağlılığı büyüktü Aslan abenin,her fırsata bunu dışa vururdu.
Her bir şey yaptığında’babamızın hayrıyla değil’derken halka borçluluğunu ifadeeder gibiydi.
Ve bence kendisini yaşamın nimetlerinden men etmeside bu bağlılığın bir gereğive özeleştirisidir.
Nitekim Alatlı ya yazdığı :’Sevgiyi kendime yasakladım.’ Demesini de ben öyleanlıyorum.
İsveç’e ilk geldiğinde dil kursuna gitmişti.Okul onları gezilere götürüyormuş.
Aslan abenin ilgisizliği öğretmenin dikkatini çekmiş ve bunun nedeninisormuş;bir şey demek istememiş ancak öğretmen tabire sorunca,oda:’Bizigezdirdiğiniz tarihi yerlerin en eskisi 100 yıllıktır,benimse geldiğim yerlerinen yenisini tarihi 2000 seneden başlar,onun için bunlar ilgimi çekmiyor.’Demiş.

Aslan abenin insanlara değer verişi bir başkaydı.Özellikle insanlarla olanrandevuları dikkatimi çok çekmişti.Aslında soğukkanlı birisi olan Aslan abe,bir görüşme zamanı geldiğinde adeta eli,-ayağı birbirine dolanırdı,acele edersaatler öncesinden hazırlık yapardı.Son anda bir aksilik çıkabilir diye mümkünolduğunca kesin görüşme saatini belirlemez,yaklaşık saati söylerdi.Tüm telaşıkarşıdaki insanı bekletmemekti ve herhalde o hiç kimseyi bekletmemiş hepbekleyen kendisi olmuştur.

Ben Aslan abeyle 40 gün kaldım.istisnasız her gün sabah 5-6 lara kadar oturupkonuştuk.
Hemen her konuda konuştuk.Aklıma gelen her şeyi sordum.Her soruma kılı kırkyararak cevaplar verdi.

Bu kırk gün benim için bir üniversite olmuştur.Aslan abeden çok şey anladım çokşeyde anlamadım.onun derinliğini anlamaya yetenek ve ömrümün yeteceğini zanetmiyorum.Yazıları onu biraz daha yardımcı oldu olacaktır.Onu okudukça onundeyimiyle; anladım ki anlayamıyorum onu.
Min fahm kir ez te fahm nakim Aslan abe!

Aslan abe ! bu son sözlerime çok kızacağını biliyorum ama yinedesöylüyorum,çünkü ben senin gibi güçlü değilim duygularıma hükmedemiyorum.

Ölümünün üzerinden iki yıl geçti,manevi huzurunda yemin ediyorum,sensiz birgün,seni düşünemediğim tek birgün geçmemiştır ve geçeceğinide sanmıyorum.
Hadi eyvallah Aslan abe ! Eyvallah Bave mı !
Sağlığında öptürmedin ellerinden,ellerinden öpüyorum.
Seni çok çok özledim,gel beraber bir şey yapmayalım Aslan abe !

11.06.2003

Abdulkadir Ulumaskan