Direnmek ve Davranmak



Son 15 yıldabir kısır döngü yaşıyoruz. Daha davranmaya fırsat bulmadan yeniden direnmeye mecbur oluyoruz. Aslında bu durum ta başından beri böyle herhalde. 1922-23lerden sonra arada bir soluklanma dönemleri hariç durum hep bu oldu.

Bu dönemler, 50-53, 60-65, 73-74 aralıkları idi herhalde. Egemen sınıflar devrimci harekete göz açtırmamakla oldukça başarılı oldular. Biz ise direndik. Gözümüzü direnişe açtık, direnişi yaşadık, direniş örgütledik, saldırılara direndik,direnişi geliştirdik. 15-16 haziranda yeni yasaların çıkarılmasına karşı direndik, 12 mart’ta baskı, zulüm, işkenceye karşı direndik. Ardından kısa bir soluklama (1-2 yıl) ve faşist saldırılara direndik, 1.MC’ye DGM’lere direndik.Bu arada 1 mayıslar oldu, 76 da davrandık 77 de de. 78’de yine direndik, ll.MC’ye direndik. Ecevit hükümetine direndik ve sıkıyönetime direndik. NihayetTariş’te direndik ve 12 Eylül ve yine direndik.

Hareket olarak sahip olduğumuz bu direniş geleneği temel özelliklerimizden biri olsa gerek, zulüm ve zorbalıktan, açlık ve sefalete kadar bir dizi güçlüğe karşı direnmek, göğüs germek, teslim olmamak, devrimci eylemimizin belirgin tonu budur. Ve bu, direnişte belirgin olan katlanmak her şeye rağmen mücadele etmektir. Bu direnişçi gelenek artık bizim için bir onur kaynağı, bir övünç vesilesidir. Bu dönem boyunca en temel kazanımımız bu direniş ruhudur.

Bunun yolaçtığı iki soru var. Birincisi neden hep direndik? Çok az davrandık? İkincisi;hep direnmek bizde nelere yol açtı? Ve belki; bu durum neyin ifadesidir?

İlk aklagelen, burjuvazi bize hiç göz açtırmadı olur. Peki bu izah eder mi? Etmez herhalde. Sabır ve tevekkülün ekseninde durduğu kültürümüz denebilir. Bu da yetmez. Hareketin dayandığı tabanın psikolojisi yani işçi ataklığı değil köylüisyanı oluşumuz. Bu da yetmez! Bir önemli faktör daha var. Burjuva ideolojisinin kıskacı. Burjuva meşruiyetine boyun eğişimiz. Yüzyıllar boyu vergi toplanmasına razı olup, fazla alınmasına isyan ederek oluşturduğumuz hak anlayışımız. Düzene değil düzenin bozulmasına, yani hakka ulaşmaya değil eski hakkı korumaya, çalışmaya dayalı tepkimiz. Ve belki daha başkaları! Şeriatın kestiği parmağın acımayacağına inanan bir toplumun, hakka karşı boynumuz kıldan ince diyen bir toplumun insanlarıyız.

Bugün yine direniyoruz. Ama bu kez uzun sürecek. Bunu yavaşta olsa anlamasak ta seziyoruz.Ve direnmek davranmak ikilemi artık aşılmak üzere önümüzde belirik! Direnmek bugün de önemlidir. Çünkü davranabilmemiz buna bağlıdır. Dün davranışımız direnişimizin uzantısı idi. Halbuki bugün olmak zorunda. Dün direnerek davranabiliyorduk. Ama artık bundan böyle her gün biraz daha çok,direnebilmemiz davranabilmemize bağlıdır. Davranamazsak direnişimizi sürdüremeyeceğiz.

Burada ortaya çıkan eğilimleri görmek gerek, Birincisi ilerde davranmak üzere bugün direnenler. İkincisi, davranmamak için direnişten vaz geçenler. (tabi yine ilerde) Bu ikisi de çözüm değil. Bugün çelişik görünse de artık davranmak ve direnmek çelişmiyor. Birini tercih etmek gerekmez! Gereken giderek davranmayı başa almaktır.

Faşizme karşı bileşik(neden halk değil de) direniş cephesi? Dergilerimiz direniş yazıları ile dolu! Ve siyasetlerimiz bu açmazı yaşıyorlar. Acaba şöyle bir genelleme yapılabilir mi? Siyasetlerimiz programlarına ve söylediklerine rağmen birer davranış hareketi olmaktan çok direniş hareketi olarak oluştular veya haline geldiler. Açmaz burada mıdır?

Mehmet AslanKaya-BAZ