Öngörü


Öngörü hertürlü bilimsel çalışmanın temel ve olmazsa olmaz bir parçasıdır. Önce her türlü bilimsel çalışmanın amacı, öngörüde bulunmaktır. Bu öngörünün niye istendiği ayrı bir sorundur. Ama bir çalışmanın bilimsel olabilmesi yalnız durumun belirlenmesi ile gerçekleşebilir bir şey değildir. Bu öngörün doğrulanmasında önemli olmakla birlikte bir çalışmayı bilimsel kılmaya yetmez.

Ikincisi bir bilimsel çalışmanın sonuçlarının test edilmesi de bazı öngörülerde bulunmakla mümkündür. Bir öngörü içermeyen bir fikrin doğruluğu test edilemez. Belki bilimsel önermelerle felsefi yada endolojik önermeler arasındaki temel ayrım bu noktadadır.

Test edilebilecek bir şeyler içermeyen yada test edilemeyecek unsurlardan oluşan fikirleri bilimsel saymak mümkün değildir. Bunlar belki sanatsal ahlaki yada felsefi şeyler olabilir ama bilimsel olmazlar (yada bilim olamazlar) Belkide marksizim’in doğuşundan beri sahip olduğu temel özelliklerden biri de bilimle felsefe arasında net sınır çizgileri çekmesiydi ve dir.

Buradan kalkılarak her türlü öngörünün veya öngörü taşıyıcı her türlü fikrin bilimsel olacağı sonucuna varılmaz, doğal olarak. Doğrulanabilir öngörülerdir. Bilimsel olanlar ama sadece bunlar değil olgulara dayalı olmasıda gerekir. Bu noktada daha önemli bir şey var: Bir öngörünün yeni bir şey sayılabilmesi için öncüllerde içkin olmaması gerekir. Iran ile İrak savaşıyor, savaşan ülkeler haliçtedir. O halde haliçte savaş var dersem, bir şey söylemiş olmam. Yada 2000 yıl sonra 3.dünya savaşı çıkacak, yada yarın bir şeyler olacak.

Test edilebilirlik bir öngörüyü bilimsel kılan en temel özelliktir. Fal ile bilimsel öneri arasındaki fark bu noktadadır. Bilim gibi fal da bazı olgulara dayanır. Ya yıldız, ya bakla tanesi, ya avuç içi çizgileri yada iskambil kağıtları. Ama bu olgulardan keyfi olarak test edilmeyecek sonuçlar çıkarırlar. ve bu öngörüler ne kadar belirsiz, seçimli, her tarafa çekilebilir, çok anlamlı ise yani doğrulanması ne kadar güç ama aynı zamanda bir şey söylediği görüntüsü nekadar güçlü ise falcının o kadar başarılı olduğu söylenebilir. Işte bizde teorik gelişme bazen böyle iyi kıvırtma becerisi ile karıştırılıyor. Bunun birçok nedeni yanında herhalde bir nedeni de söyliyecek sözü (fikri) olmadığı halde bir şeyler söylemek zorunda olan mecburi teorisiyenliktir.

Gerçekte; yeni, önemli ve doğru öngürüler de bulunmak zorunluluğu ile birlikte çok ta güçbir iştir. Bu olguların titiz ve sürekli izlenmesini, verilerin seçilip toplanmasını, sınıflandırılıp düzenlenmesini, bağlantılarının kurulmasını ve bütün bunlardan sağlam istidlaller yapılmasını gerektirir. Taki bu bilimse lçalışmada kullanmak için gerekli ön şartlara, teorik birikimin, araştırmada kişilik, ön hazırlık v.b sahip birileri için gerekli olur.

Gereklerini yerine getirmek bir yana doğru dürüst öngörülerde bulunmayı bile beceremeyince insan, sanatçı, kolleksiyoncu, vak’a rıvis, demagog, geveze yada ‘dıplomat’olabilir ama bilimsel fikirler öne süremez. Bunu bugüne kadar beceremeyişimizinde önemli payı olduğu sorunlarımızın çözümü bu önem arasında. Bundan sonra nekadar becerebileceğimize de bağlıdır.

Meteryalist tarih anlayışını digerlerinden ayıran temel özellik, çıkış noktası olarak gerçek süreçleri ve bu süreçlerdeki gerçek güçler arasındaki gerçek ilişkileri açıklamasıdır. Insanların bu süreçte ilişkisini yorumlarını ise türev ve ikincil saymasıdır. Bu ilişkilerin analizidir ki insana toplumun gelecekteki seyri hakkında öngörüde bulunma olanağı sağlar.