Kürtler


Kürtler binlerce yıldır egemenlik altında ve renkten renge girmiş asimilasyona maruz oldukları halde nasıl oldu da varlıklarını koruyabildiler? Bugüne kadar ulusal özellikleri ile gelebildiler. Bunu ‘’Kürtlerin direnme azmine’’ ya da‘’özgürlük tutkularına’’ v.b. bağlamak belki ajitasyon değeri olan ama objektif dayanaktan yoksun, önerme biçiminde ifade edilmiş bir öneridir ancak. Tarih sözkonusu olduğunda mutlak bir objektiflik doğru sonuçlara varabilmenin yerine getirilmesi gerek en önemli koşuludur. O halde bu olgunun nedeni veya koşulları nelerdir?

Görünen ilk neden aynı zamanda Kürtlerin devlet olamamalarına da yol açmış olan yaşadıkları bölgenin jeopolitik konumudur. Osmanlı ile Iran arasında tampon bir bölge olmak her iki devleti de

Egemenliği altında tuttuklarına karşı dengeli bir politika izlemeyi,

Diğerinin egemenliği altındakini kazanmaya çalışmaya zorlamış olsa gerek

Bu durumda Kürtler hemen her zaman varlıklarını korumaya yarayabilecek bir dış destek bulabiliyorlardı. Bu kötü avantaj Kürtleri tarih boyunca boğundurdu durdu. Bugünde boğun duruyor. Aması farkla bugün iki yerine dört devlet ve uluslararası güçlerde eklenmiş durumda.

Buradan çıkarılacak ilk sonuç bütün kötülüğüne rağmen Kürtler bu avantajdan vazgeçmezler tabi. Bunun yerini objektif olarak dolduracak daha sağlam ve iyi dış destekler bulana kadar. Bugün her şeye rağmen Kürtler bu unsurdan yararlanmak zorundadırlar.

Bugün ulusal bağımsızlık naraları atanlar ne bu günün ne de tarihin gerçeklerini bulunduruyorlar, ezbere konuşuyorlar. Aslında ulusal dar görüşlülük ve milliyetçilik onları konuşturuyor. Ve milliyetçilikten aldıkları hızla, aslında bugün burjuva milliyetçilerinin bile itibar etmedikleri –nedeni bir yana-tecrit politikaları öneriyorlar. Eğer onların önerdikleri gibi davranılacak olursa Kürtler belki kahramanca ama mutlaka aptalca geberirler.

Ablamızın fikirleri çok ilginç bir biçimde Mam’ın, Aybar’ın ve Marche’nin milliyetçiliğine ulaşıyor. Ne garip Marche’ de Aydınlık gibi milliyetçiliğini ulusal sorunda gösteriyor. Ve belki ulusal sorunda en geri durumda olan dev-yola ulaşıyor.

Kürtler varlığını korumasının bir nedeni de gelişkin bir kültüre sahip olmaları olabilir. Gerçi ne Türkler, ne Araplar, ne de acemler Kürtlerden daha geri değillerdir: Ama Kürtler Mezopotamya uygarlıklarından geliyorlardı.

Bir gözlem: Her halkın olduğu gibi Kürtlerin de tarihi genel tarih içinde ancak değerlendirilebilir. Hatta belki bu Kürtler için daha da geçerlidir. Kürtlerin tarihinin çok önemli bir parçasını da eskiden bölge devletlerinin – daha çok ta Osmanlı – Iran – ilişkileri günümüzde giderek uluslararası güçlerin – daha çokta sosyalist sistem-emperyalizm ilişkileri oluşturuyor. Bizim tarihçiler ise tarih bilmiyor.

KÜRT MESELESİNDE ANA SORUN

Kürt meselesinde ana sorun yada en önemli bir parça, bölgesel statüyü tehdit edişidir. Her şeye rağmen bugün orta doğuda ll.dünya savaşı sonrasında oluşan statüko varlığını sürdürüyor.

Kürtlerin ise hepsinin değil bir parçadakilerinin devlet olmaları da değil, ulusal bazı haklar elde etmeleri bile bu statüko için bir tehdit oluşturur. İşte Kürt sorunun uluslararası veçhesi burada kilitleniyor. O çok sözü edilen bölgede (ve tabi dünyada) ‘barışın ve istikrarın korunması, dengelerinin bozulmamasının Kürtler için anlamı, rızaları hilafına en az parçalanmışlıklarının sürmesidir.

Uluslararası güçlerin İngiliz, Amerikan, sosyaldemeokrat, Çin ve Sovyetlerin bu sorun karşısındaki ihtiyatlı ilgiden görmezden gelmeye dek varan tutumlarının objektif temeli budur. Uluslararası dalgalanmalara bağlı olarak dalgalanan tutumların ulaştığı maksimum, Kürtlerin bazı haklarının ‘tanınması’ gerektiğini aşmaması da bundandır.

Bölgedeki komünist partilerinin kutsadıkları devlet sınırlarının değişmezliğini bu partilerin kendilerinden kaynaklanan geçici sorunlar olarak anlamak çok safça bir şey olur. Bu kutsama Yalta-Postlam konferanslarının ürünüdür. Ve bu partilerin yaptıkları bu çizgiyi, diğerlerine paralel olarak sürdürmekten ibarettir. Her biri bu konuda derin çelişkiler yaşıyorlar. Bir taraftan Kürtler uyanıyor, ulusal hakları için savaşıyor. Ve Kürt sorunu ülkelerinde en temel sorunlardan biri. Öte yandan kendi ittifaklar politikaları ile Kürtleri kazanmakta güçlük çekiyorlar. Öte yandan başkaları da Kürtlerle ilgileniyor!

Her geçen gün daha çok güncelleşiyor. Onlarında Kürtleri maniple etmeleri gerekiyor. Yani bir taraftan çizilmiş ve kutsanmış bir çerçeve var öte taraftan hayat dayatıyor. Ve işte olayların ardından sürükleniyorlar. Kürtlerin çaresizliği aynı zamanda onlarındır da.

T.C.Devletinin kuruluşu ve Kürtlerle ilişkileri

  1. Kürt ulus sorununa genel bakış

Tarihi

Coğrafi konumu

Siyasi ve ekonomik yapısı

Jeopolitik önemi

  1. Kürdistan üzerinde emperyalist paylaşım
  2. T.C.Devletinin kuruluşu

Osmanlı devlet yapısı

Osmanlı devletinin çöküş nedenleri

İttihat ve teraki cemiyeti

Kemalist muhalefet ve azınlıklar politikası

  1. Kemalist iktidar ve kürdistanla ilişkiler

Milli kurtuluş savaşında Kürtlerin rolü ve T.C Millet meclisi ve anayasası

Kürt ulusal hareketleri ve Kemalistlerin tavrı

Şeyh Sait İsyanı

Ağrı isyanı

Dersim isyanı

  1. T.C.Devletinin iç ve dış politikasında Kürdistan problemi

Dış politika

Sevr ve Lozan anlaşmaları

Sadabat paktı – Bağdat paktı ve Cento’nun kuruluş gayesinde Kürtler

İç politika

İdari ve ceza yasaları

Ekonomik politikası

Ordu ve idari faaliyet

Eğitim ve kültür

  1. Diğer devletlerde Kürtlerin durumu

İran’da Kürtler

Irak’ta Kürtler

Suriye’de Kürtler

S.S.C.B’ de Kürtler

  1. T.C Devleti anti Kürt devlet mi?

Sonuç

T.C devleti başlattığı ve epey mesafe kayıt ettiği restorasyon dönemini sürdürüyor. Burjuvazinin restorasyonu kaçınılmaz olarak proleterya hareketinin yıkımı üzerinde yükseliyor. Devrimci harekette henüz tümü ile yıkılmış değil. Yalnız gurupların varlığını sürdürmeleri anlamında değil – bu çok önemli de değil- toplumsal yaşamın içinde muhalefet odakları varlığını sürdürüyor.

Ama denilebilir ki onlar için sonuçlanmaya yüz tutan restorasyon dönemi bizim için başlamaya yüz tutuyor. Devrimci hareketin restorasyonu kaçınılmaz olarak sistemin yıkımı anlamına gelir.

Dostunun verdiği dersleri almamak ta direnenler düşmanının dersini almak zorunda kalırlar.