Bilgisayar sözü tartışmada esas olarak kişisel bilgisayarlar için kullanılıyor . Kullanım sözcüğü ise daha çok Masa başı yayıncılığı ile sınırlandırılıyor. Bu Kürtlerin bilgisayar ile olan ilişkisinin durumunu yansıtmakla birlikte durumu doğru yansıtmıyor. Ve bu önemlidir. Çünkü diğer endüstri el alanlarda olduğu gibi bilgisayar alanı da Standart konusuyla yakından ilgilidir ve tartışma genellikle büyük kullanıcı kitlesinin çoğu zaman farkına bile varmadığı (ve varması da gerekmeyen) ayrıntılar üzerinde yürütülür .
Kalıcı ve güçlü ulusal kurumlar oluşturamamış diğer uluslar gibi Kürtler de (büyük olasılıkla artacak olan) bir standart sorunuyla karşı karşıya dırlar . İlginçolanı bu konunun ulusal yapının temel unsurlarından biri olan dilin ön-koşuluolarak anlaşılabilecek olan Alfabe sorunu ile gündeme gelmesidir . Ama daha dailginç olanı bu durumdaki Kürtlerin güncel teknolojik gelişmenin en sonürünleri düzeyinde sorunla tanışmalarıdır .Bu durum bir yandan günün kendinidayatmasını gösterirken öte yandan gerek sıradan kullanıcı düzeyinde gereksekalifiye kesimler düzeyinde eksik bilgi birikimi ile sorunu çözmeye çalışmanıngetirdiği güçlük ve riskleri içeriyor.
Buradançıkacak ilk sonuç konunun daha büyük sükunet ve ihtiyatla tartışılması ve zatendüşük sayılabilecek tartışma düzeyinin ideolojik yan öne çıkarılarak daha dadüşürülmemesi gerektiğidir .
Bugün dünyada hemen her endüstri alanında geçerli bazı standartlar var. Bu hiçte tümalanlarda kesin anlaşmalar sağlandığını göstermiyor. Standardizasyon sürecicanlı ve değişken bir süreçtir. Ayrıca halen pazara hakim güçlerin denetimialtındadır. İki tane örnek durumu aydınlatabilir. Hemen tüm Avrupa ve birçokbaşka ülkede 220 volt kullanılırken ABD de ….. volt kullanılıyor. Avrupa’nınbirçok ülkesinde Türkiye’deki fişler kullanılırken İngiltere de daha değişikbir fiş kullanılıyor ve bir uyarlayıcı gerekiyor.
Demek ki KürtlerStandartlarını oluştururken bir yandan kendi alışkanlıklarını (?) ama öteyandan uluslararası standartları gözetmek zorundadırlar. Ve dananın kuyruğu daburada kopuyor. Kaynağı Avrupa veya dünya da olsa Türkiye de kullanılanstandartların kullanılması Entegrasyon ve dolayısıyla asimilasyon surecininhızlanmasına yarıyor veya öyle anlaşılıyor. Sonra Kemalizm ve milliyetçiliksuçlamaları ! Ve savunmalar ve karsı suçlamalar vs..
Öte yandangünlük pratiğin gereği Türkiye ye özgün standartların kullanılmasını zorluyor .Uluslararası standartlarla Türk standartlarının çeliştiği nokta Kürtleraçısından (bu gün) bir tercih zorlaması noktasıdır . Bu duruma Micro-Soft’unTürkçe Windows uyarlaması örnek gösterilebilir . Tarih, zaman, ondalık vb..ulusal uyarlamaları bir yana bırakırsak, program paketi iki klavye düzeniiçeriyor .Biri Türkçe-F ve diğeri Türkçe-Q klavye düzeni. Buraya kadar sorunyok. Ama bu klavye düzenlerinden biri ile şapkalı harfleri yazmak gerektiğindesorun başlıyor . En iyi olasılıkla bu harfleri çift vuruşla oluşturabiliyoruz.’Ş’ harfini kullandığımız an Türkçe ye muhtacız ama şapkalı harflerden dolayıbu da yetmiyor . Bu bir tercih noktasıdır . Bir an için şöyle deneyelim. Kürtçeyari-resmi de olsa Türkiye’de kabul görmüş olsaydı MS bu durumu da gözetmeyezorlanabilirdi. Ama öte yandan biz de Türkçe uyarlamanın yapılmasını beklemekdurumunda kalırdık. Eğer ‘Ş’ harfini kullanmazsak bu kez sıralamaya ilişkinsorun çıkabilir . öyle görünüyor ki ne kadar evirip çevir sekte bir Kürtstandardına ihtiyaç var .Bunun için de bu isle uğraşacak bir kuruma. Yani KürtStandartlara Enstitüsüne.
Sorun sudur:bugünkü halleriyle Kürtler böyle odaklar oluşturabilir mi ? Ben bilinengereklerine rağmen bunun olanaklı olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda asil gerçek,bir yandan kendine güvensizlik öte yandan Standart bilincinin geriliğindenkaynaklanıyor . Örgütlü olmasa da geniş bir eğitilmiş kitle var . Ve buinsanların büyük çoğunluğu geliş kin bir ulusal bilince sahiptirler . Politikhareket bu kompetensten yararlanma becerisini gösteremiyor .Biraz akıllı birgayretle bunu sağlamak mümkündür ve uzun erimde kaçınılmazdır . Bu noktadaCemilin tutumu ilginç bir örnek oluşturuyor . Cemil ‘yaptığın klavye BURALARDAbir ise yaramaz’ diyeceğine acaba bu konuda oradakilerden yararlanılabilir midiyebilmelidir . Haklıda olsa gösterdiği duygusal tepki bu birikimi kullanmayaengel olmayacak bir olgunlukla birleştirilebilmelidir. Cemil ne diyor ?Klavyedeki bilgisayardaki güçlüklerinden dolayı alfabenin şapkalı harflerdenolabildiğince arındırılması gerekiyor . Diyelim ki öyle ! Bu durumda soru: Kürtalfabesini bu harflerden nasıl arındırabileceğimiz ? Ne haline gelir . Tamda bunedenle Çin aslında bir şey söylemediği anlaşılıyor ! Bu durumda biz onunyerine hangi harflerin ”Türkçe’dekilerden saptığını’ ve hangi şapkalıharflerin ”arındırabileceğini araştırmak durumundayız. Gerçi bunu biz deyapabiliriz ama
Bir: onunyerine ve belki de ”yanlış” düşünmek,
İki: bu kezde bunu tartışmak durumunda kalabiliriz.
Halbuki bizibu duruma düşmek ten alıkoymasının (hiç olmazsa Medya Güneşinde ) vardıGündoğan şu iki şey arasında bağ kuruyor: Alfabe 2-klavye 3-bilgisayar SorununDilbilimsel ve pedagojik yanlarını ise konu dişi tutuyor . Halbuki bu konudakiher öneri, bu iki konuyu da gözetmek zorundadır . Bu sadece bazılarınındeğişiklik gerekçelerini bunlara dayandırması nedeniyle değil aynı zamandabulunacak pratik çözümün çerçevesini oluşturması bakımından da kaçınılmazdır .Pedagojik ve dilbilimsel gerekçeler (koşullar) en az pratik kadar önemlidir
Klavyedüzeni birkaç etmeni gözeterek oluşturuldu. Her şey den önce bildiğim kadarıile Türkiye de Kullanılan Q-Klavyenin IBM uyuşumlu makinelarda ki harf yerleşim düzenine bağlı kalmaya çalıştım. Bunun temel nedeni memlekette bilgisayarile tanışık arkadaşların Kürtçe yazarken alışkanlıklarında en az değişiklikyapmak durumunda kalacaklardı. Bu durumda G nin yeri iki harf tuşu arasında boskalacağı için U yu buraya taşıdım. Doğrudan ulaşılacak harflerin hangi tuşlarabağlamasının daha uygun olacağı ancak on-parmak daktilo yazımının kuralları vebu ek-harflerin Kürtçe’deki sıklıkları gözetilerek oluşturulabilir. Ve budurumda da bir tercih sorunudur.
Türkçe dengelen alışkanlık ile dilin yapısından gelen gerekler arasında tercihgerekecektir
İkinciolarak Türkçe ye özgü harflerin Alternatif tuşuna bağlanması kolay akıldakalacak gibi görünüyor .
Üçüncüolarak bazı Avrupa dillerine özgü harflerinde şu yada bu biçimde ulaşılırolmasına çalıştım. Bu durumda da olanaklar elverdikçe özgün yerlerinde tutmayaçalıştım. Bu durumda aynı tuşun değişik klavyelerde değişik harfleri vermesibazı tercihleri zorunlu kılıyordu.
Dördüncüolarak Diakritik denen ve genellikle sesli harflerin üstüne bazı isabetlerinkonması ile oluşturulan harflere G-I-O-U ile C-S harflerini de ekleyerek birtür genişletme yapmaya çalıştım.
Tüm düzenleme çabasında gerek harflerine ulaşılabilen dil sayısı bakımından gerekse yolları bakımın dan Flexibel olmaya çalıştım. Bir ilk deneme olarak eğer kullananlar ciddiye alarak eleştiri ve önerilerini iletirlerse daha sonra yapılacak bir düzenlemeye başlangıç olabileceğini düşünüyorum. Machintosh klavyesinin Türkçe ye uyarlanmasında Apple, Özgün harflerin Opiton tuşlarına bağlanmasını tercih etmiş görünüyor. Bu belki üretim ve pazarlamada özgün klavye gereğinden kurtulmak içindir. Ya da Apple machintosh bilgisayarlarını F-Klavye ile pazarladığı için daha az önemli bulduğu Q-Klavyeyi böyle oluşturtmuş. Ama harflerin doğrudan ulaşılabilirliği başa alınınca bu türde de bu klavyeyi oluşturmak uygun görünüyor .
Birkaç cümleile F-Klavyeden de söz edilebilir. Her şey den önce bu klavye Sadece Türkçe için kullanılıyor ve Kürtler sadece Türkiye de yasamıyor. Öte yandan Q-klavyenin Kürtçe’ye daha az uygun düştüğünün hiçbir belirtisi yoktur. Hemen dikkat çeken bir nokta F-Klavyede hemen tüm sesli harflerin solda olması, en azından garip görünüyor. Bu durumda belki en uygun olanı Kürtlerin Q-Klavyenin kullanılması. Ama öte yandan F-Klavye Türkiye’de hiç olmazsa bu dönem en yaygın(?) olarak kullanılan klavye olduğu için, Pazarlaşan bilgisayar sistemlerinde klavyeler fizik olarak buna göre oluşturulmuş. Bu durum kullanıcı yi tuşlara küçük kağıtlar yapıştırmak zorunda bırakmanın dışında her defasında klavyede ğişikliğini düşünmek durumunda da bırakır. Bu durumda uygun bir dizim olarak genişletilmiş Türkçe F-Klavye denenebilir. Bu durumda iki alternatif var. Kürtçe F-Klavye veya Türkçe F-Klavye. istemeye istemeye de olsa Kürtçe F-Klavye oluşturuldu. (?) Şu anda asıl sorun Kürt Klavyesinin nasıl olacağında anlaşmaktır. Bu konuda geçerli bir Standart oluşturulana dek bu dizimler kullanılabilir.
Bugün kullanılmakta olan alfabenin değiştirilmesini önerenler bunu gerekçelendirmekle yükümlüdürler. Değişikliğe gerek olmadığı kanısında olanlar değil! Oysa daha tartışmanın başında kendince yeterli gerekçelerini sıralar sıralamaz, bu gerekçelere karşı çıkan ve/veya karşı çıkacak olanları töhmet altında tutarak olası itirazları önlemeye çalışıyor. Böyle yapmakla konu dışı suçlamalara yol açarak tartışmanın başka bir eksene kaymasına da yol açmış oluyor. Yenilikten yana olanlar eğer gerçekten bir oldu-bitti ye yol açmak amacında değillerse kendileri tartışmayı gerekçeler üzerinde sürdürmeli ve tartışmayı bu noktaya çekmelidirler.
Category:
C. in gerekçelerinden önemli biri T.C devletinin olası bir ihsanına uygun bir zemin hazırlamak. Her şeyden önce biz farklılıklarımızı öne çıkaralım diyen yok! Ve belki de hiç olmadı. Ama var olan farkları (Kürtler aleyhine) azaltalım diyenler her zaman oldu ve uğraştı. Ne Celadet Bedirxan ne de (^) yı savunanlar farklılıklarımızı öne çıkaralım demediler. Ama karşı çıkanlar bunları kaldıralım diyorlar. Burada çok önemli bir nokta Celadet Bedirxan’ın alfabesini Türk alfabesine yaklaştırmasının gerekçesi ile değişiklik yanlılarının veya özellikle C. G’ in gerekçesi arasındaki temel farktır. (Bu önemsiz bir ayrıntı gibi görünse de !) Celadet bunu Türkiye’de (Süriyede değil) yaşayan Kürtlerin işini kolaylaştırmak ve böylece Kürtçe’ye daha geniş bir alan açmak için yapıyor. Cemil ise olası bir serbestide Türk devletinin işini kolaylaştırmak için öneriyor. İleri görüşlü bir aydın olarak ! Her ne kadar karşı çıkanların gerekçesi bu değilse de, bugün entegrasyonu ve benzeşmeyi arttıran her şey dünden çok daha güçlü bir biçimde asimilasyona hizmet edecektir. Son 15 yılın özellikle televizyonun kurdistanda yaygınlaşmasının kaçınılmaz sonucu asimilasyonun hızlanmasıdır.
Category:
Cumhuriyet tarihinde Kürtler ikinci kez şapka savaşı veriyorlar. Birinci şapka savasında”başımıza şapka istemeyiz” diye tutturmuşlardı, ikinci şapka savaşında “harflerimizin başındaki şapkadan vazgeçmeyiz diye tutturmuslar”. ilginçtir ki her ikisinde de tutuculuk gericilik ve milliyetçilik ile suçlandılar. Sanki karsıdakiler çok enternasyonalistmis gibi.
Category:
Şimdiye dek ilerisürülen gerekçeler
a-pedagojik,
b-teknik-pratik,
c-Ekonomikpolitik olmak üzere üç başlık altında toplanabilir.
Dilbilimsel gerekçeler ise sadece vurgulu harflerin eklenmesinde cılız olarak vardır. Ama harf çıkarma veya harf değiştirmede yok ! Bu gerekçelerin yetmediği durumlarda ise geleneksel ideolojik baskı altına alma kullanılıyor. Böylece suçlama ve töhmet altında tutma ile karşıdakinin direnci kırılmaya eğer karşılık verilirsebu kez tepkicilik ve konudan uzaklaşma suçlaması ile iş bitiriliyor. Bu tamamen”bizim” tartışmalarımızı hatırlatıyor. Cemil bu suçlamalarlakaranlığa kurşun sıkıyor. Bu suçlamaların neye dayandığını bir gazetesayfalarının dar yerinde açıklayamasa bile bir derginin uç tam sayfasında yerigelmişken açıklayabilirdi. Bunu yapmak yerine tarafları psikolojisine ilişkinderin analizlerle vakit dolduruyor. Ve bizi kahvehane ağzı ile konuşmaksuçlaması ve üslup yakınmasında kantin devrimcisi üslubu demeye zorluyor.
Category:
Bu TürkiCumhuriyetler konusu belki de en dikkate değer olanı. Cemil gerçi bunu pazarbağlamın da söylüyor ama kafasındaki oluşmakta olan yeni kompleks! Ve bu sadeceonun fikri değil. Başkaları da hiç olmazsa Türkiye’deki Kürt sorunununçözümünde bu yeni durumu ve olası olumsumu (her ne kadar Azarbeycan örneğindegörüldüğü gibi hayal kırıklığına yol açabilecek bir potansiyel içeriyorsa da)çıkış noktası yapıyorlar. Elbette sorunun birinci derecede tarafı olanKürtlerin de bu konuda bir tutum sahibi olması beklenir. Eğer bir nebze akılsahibi iseler Kürtler bütün güç ve enerjileriyle böyle bir oluşumun dışındakalmaya ve bu olumsumu dışta kalmayı mümkün kılacak bir faktör olarakdeğerlendirmeye çalışırlar.
Yüzyıllardır(en azından son yüzyılda) Anadolu Türklüğü tarafından anası ağlatılan Kürtlermaazallah böyle bir yapılaşmanın kıskacına düşerlerse en az birkaç yüzyılkendilerini kurtaramazlar. Gerçi henüz uluslararası koşullar bu seçeneğigerçekçi bir seçenek olarak dayatmış değil. Ama burada asıl olan ‘ileri görüşlübir aydın olarak’ C.’ in Kürtlere bu yeri uygun veya mümkün görmesidir ! Acababir aydın olarak Cemilin zayıf bir olasılık olsa da bu konuda Kürtleri uyarmasıdaha yerinde olmazımıydı ? Ve ne yazık ki Cemil bu konuda yalnız değildir.Aslında denebilir ki bugün Kürtlerin büyük çoğunluğu sorunun genişletilmiş veyabugünkü ‘Misak-i Milli’ çerçevesin de görüyorlar yada razılar. Sorun çıkaranT.C dır.?!Ne büyük talihsizliktir ki; T.C nin ‘Adriyatikken Çin setine’yayılmacı emellerinin olası bir engeli olarak Kürtler bundan zarargörebileceklerin desteğini almaya çalışacakları yerde, T.C ye bizi kabul edinbirlikte bu iş daha kolay kotarırız mesajını iletmeye çalışma gafletiniyaşıyorlar.
Bir taraftandünyada öte taraftan bölgede değişen güçler dengesi belki hiçbir zaman olmadığıkadar bağımsız bir Kürt devleti ile sonuçlanabilecek bir karam bola yatkınkenKürtlerin son kertesine kadar bağımsızlık düşüncesini öncelikle kendi içlerindeolmak üzere dünyaya dayatmaları bu dönemde izlenebilecek en akıllı birpolitikadır. eğer bunun dışında bir çözüm olacaksa bu ancak bir yan ürünolabilir.
Dolaysıylaİster Türkü Cumhuriyetler ister Orta doğu halkları konfederasyonu isterse İslamcumhuriyetler birliği olsun Kürtlerin en çok uzak durmaları gereken modellerolmalıdır. Ve bazıları da bunun için de Alfabenin değiştirilmesini öneriyorlar.Ayrıca tamamen pratik bir konu olarak, söz konusu cumhuriyetlerin hangilerininhangi alfabeleri kullandıkları ve genişletilmiş bir Türk alfabesinin hangisembolleri içereceği ilginç bir sorudur ?
Category:
Bütün yazıboyunca C. dayanaklarını ortaya koyduğu bu sorunların çözümü için hiçbiröneride bulunmuyor. Bu gerçekten ilginç. İlk yazısında “alfabenin şapkalıharflerden olabildiğince arındırılması gerektiğini ” belirtiyor ve bu işinne kadar olabileceğinin ve nasıl olacağının belirlenmesini “bilimselkomisyonlara” havale ediyor. İkinci yazısında biraz daha açarak “aynituş sistemi altında hem Kürtçe hem de Türkçe yazmayı mümkün kılacak birçözüm” den söz ediyor. Ama yine ayrıntıları bir komisyona havale ediyor.Bu havale edişlerde ilk bakışta haddini bilmek izlenimi edinilebilir. Fakatöyle görünüyor ki, asil neden bu değil. Hem yapılacak analiz öyle uzun boylubir analiz değil, hem de C. bu konuda fikir belirtmekten sakınacak biri değil.O halde neden bunu yapıyor? Sanıyorum C.’ in kafasındaki “sistem”Türk alfabesi ile Kürtçe yazmaktan oluşuyor. Böylece bir taşla birkaç kuşvuracak. Ama nedense (belki kamu oyunun henüz hazır olmadığını düşünerek) buöneriyle ortaya çıkmıyor. Bunu daha ileriye bırakıyor.