İnsan


Olası bir dizi sorudan biri: İnsanın ‘doğal’ hali hangisidir? Bu ilk bakışta ‘anlamsız’gibi görünen soru sorulmaya değerdir!

Herkes, doğal olmayan; kızgınlık, sükunet, sevinç, üzüntü, yorgunluk v.b. bir cok durumu yaşamıştır. Bazen bu ‘durum’ları ‘gerçeğimizin’ dışa vurumu olarak algılarız. Ve güçlük’te kendini bu noktada gösterir. Kızgın olduğumuz bir hali, Bazen ‘gerçeğimizin’ geçici olarak ‘yitmesi’, bazen ise ‘açığa’ çıkması olarak tanımlarız. Peki bu durumlardan hangisi ‘asıl’ gerçeğimizdir. Ve tam da bu noktada ‘normal’ kavramı imdada yetişir. Bu benim ‘normal’ halim değil deriz. Konu üzerinde düşündükçe ‘normalin’ hiç de ‘iyi tanımlı’ olmadığını anlarız. Geçici durum olarak adlandırdığımız durumların diğerlerinden daha az gerçeğimi yansıttığı gösteren (?) tek ölçü bu durumların ‘sıklığı’nın daha küçük olması olduğu görülür.

Aslında bu”referens sistemi” olarak sıklığı büyük olan durumu seçtiğimiz gerçeğinden başka bir şey anlatmaz. “Doğal”, “normal”, “gerçek”, “asıl”deyimleri ile anlattığımız bu sıklığı yüksek (dinginlik ) durumudur. Bu bakış tarzı tam da Newtonal fiziğin, klasik matematiğin, öklid geometrisinin ve Marxöncesi Tarih-Toplum (İnsani = hümanistisk) bilimlerin bakış açısıdır. Ve “çağ –dışı” bir bakış açısını, geri-kalmışlığı yansıtır. Hala Newton fiziğinin kavramları ile düşünmek belki bir üniversite öğrencisi için ya da gezegenlerin incelenmesinde hoş-görülebilir. Ama bir fizik profesörü ya da bir elektromagnetik alan incelemesinde bu bir ‘geriliği’ anlatır. ‘Sıradan’ insanın bu bakışa sahip olması veya tutarlılık kaygısı gütmemesi ile bir aydından beklenmesi gereken düşünce derinliği gibi. Bu yaklaşım Relativitenin üstünden neredeyse bir asır geçmişken hala Newton fiziği ile düşünmektir. Ve bu nedenle ‘çağdışı’dır. Alev Hanımın ‘dayatması’ ve bu “70 – yıllık” sapmadan duyduğu ‘kaygı’ v.s. sadece gerici veya en iyi olasılıkla tutucu reaksiyonlarını belki daha ‘derin’ düşüncelerle yinelemekten öte bir yenilik içermiyor.

Biz durumdan ‘hoşnutsuz’ iken O bu ‘hoşnutsuzluğumuz’dan rahatsız.‘Metotlardan’ duyulaşacağı izlenimi veren bu “rahatsızlığın” özü dün de bu‘idi’ bugün de budur. Ve ortaya konması gereken temel noktalardan biridir bu!

Devrimci olup-olmamak tartışmasının özü de budur. “Evham”larını bir yana bırakırsak ‘beni halime bırakın!’ demekten öte bir şey demiyor. Ama yazık ki; biz halimizde tutulmayı tahammül edilmez buluyorduk, ve durumların ‘eskiden’ dei açıcı olmadığını ‘Spartaküsten’ Hz. Ömer’in kaynayan taşları ve Hz. Osman’ın‘ sayılamayan’ malı ve Hz. Ali’nin sırtına saplanan hançerden az-çok biliyorduk v.s.


1 mayıs 1995

a TV’ dekit artışma vesilesiyle, kadının “Türkiye sosyalizminin özellikle 70’li yıllarda“meşru”= barışçıl zeminden giderek uzaklaşması ve bunun doğurduğu güçlükler ”konusundaki “fikri” hem sosyalizmin “tarihsel hesaplaşması” hem de “ideolojik yeniden inşa” bakımından dikkatle üstünde durmayı gerektiriyor


İnsan deyip iki nokta üs-tüste koyduktan sonra, bir tanım yapmaya çalışmak ve bu tanımdan yola çıkarak gerisini inşa etmek. Bu uygun mu? Bedahet (apaçilik) nedir? Herkesin öyle olması gerektiğini varsaydığı şeydir. İdeolojik mücadelenin asli alanı; bedahetlerin alanıdır. Bir fikir insan kümesi için bedihi olduğu oranda ideolojiktir. Güneşin her gün doğduğu ve battığı bir gerçekliktir. Bunu gören insan, bunu yaşayan insan, bunun tüm zamanlarda böyle olduğunu (bunu kendisi yaşamadığı halde) düşününce ideoloji alanına adımını atmış olur. Bu mutlak hakikat bir gün birilerince tartışılmaya başlanırsa en iyi ihtimalle buna delil arar yada (genellikle) bu nahoş durumdan kurtulmak için imha etmeye çalışır. Belki de bunu mukadderatına uzanmış bir el sayar. Ve bu eli kırmayı hem hakkı hem de vacibi sayar.

Sakıncaları göze alarak denebilir ki, insan düşünen varlıktır. Bu tanım durumu tam (doğru)yansıtmaz. İnsan fikri olan bir varlıktır. Demek daha doğrudur. Ve bu fikir ona kendi düşünmesinin bakışı olabileceği gibi , düşünmemesinin de bakış olabilir. Düşünmek bir faaliyettir. Geri beslemeli bir faaliyettir. Hem fikri hem tahlili(doğrulanmayı) içerir. Dinamik bir süreçtir. Fikri olmak katiyen düşünmeyi gerektirmez. Pekala bu fikirler yüklenmiş dışsal bilgilerde olabilir.