Kisa notlar


Geçmiş, yaşanmış geçmiş üstünde konuşmaya değer midir? Eğer bir geleceği kurmak ve bunun için uygun yolları belirlemek amacı yoksa, geçmişin konuşulması kendini tatminden başka bir işe yaramayan ve bugünün reaksiyonları olmaktan öte bir anlam taşımayan bir davranış olur.

Tarihin yaşanan olaylardan geleceği inşa amacı ile yararlanmak üzere çıkarılmış sonuçlar olarak öneminden, yaralılığından söz edile bilinir ancak.

Her geçmiş, araştırma tartışma yöneliminde bir varsayımın gizli olduğu düşünebilinse de, bu her zaman böyle olmadığı gibi, bazen de yörüngesinden çıkabilmektedir. Belli anlamda ama yarasız bir, sen yaptın ben yaptım tartışmasına dönüşebilmektedir. Hele hele bu dönemde.

Geri bir toplumun geri kültür ortamından, günümüz insanı uygarlığının en olmazsa bile, bir önceki aşamasına düşüveren insanın ne tür reaksiyonlar göstereceği ve bu reaksiyonların nasıl bir evrimden geçebileceği? sorusudur bizim için aktuel olan. Bu soruya doğrusu ve/veya işe yarar cevaplar herhalde olguların analizine dayanarak ulaşılabilir. İlk elde bazı çıkarsamalarda da bulunmak olanaklıdır.

Bu reaksıonlar öyle görünüyor ki her şeyden önce insanın içinden çıkageldiği ortamın genel özgül özelliklerince belirlenmektedir. Oysa giderek artan ölçüde içine düştüğü ortamın özellikleri belirleyicileşmeye başlar zamanla.

Bir köylünün kapitalizme duyduğu tepki ile bir işçinin duyduğu tepki arasında esas farklar vardır. Bir köylünün tepkisi, tutucu yada gericidir özünde. Bu tutuculuk kendini kapitalizmle birlikte yeni ve çağdaş olan ne varsa tümünün reddi olarak gösterir. Daha doğrusu kapitalizmi mevcut gerçekliğin tümüm olarak görmekte gösterir Kapitalizm’i

1- Bir özel insan ilişkileri sistemi

2- Tarihsel olarakoluşmuş bir sistem olarak anlamak yerine,

Anlı ve bütünsel bir sistem olarak anlar. ve dolaysıyla bu öz türde insan ilişkisinin yerine bir özel türde insan ilişkisi ile değiştirmek yerine, külliyen reddetmek ve külliyen değiştirme tasarıları kurmak olarak dışa yansır. Köylü esnaf tepkisi ile aydın tepkisi biryerde buluşur. ve bu popilizim olur.

Bilinçli işçi tepkisi her şeyden önce kendini durumun değişmesi isteği olarak yansıtır. ve bu değişmesi özel olarak belli bakımlardan ister. Özünde yenilikçi ve devrimcidir.

Bir konuda yazabilmek genellikle sanıldığının aksine hiçte kolay değildir. Konu ne kadar sıradan ve önemsiz olursa olsun bilgi edinmek, düşünmek, çıkarılan sonuçları test etmek ve anlatımı seçmek her zaman gerekli olanlardır. Bunların üstüne birde sorumluluk ve konunun kendisinden gelen güçlükler eklenirse yazabilmek artık iyiden iyiye güçleşir.

Okuyucuyazının son halini görür ve haklı olarak değerlendirmesini bu son hale göre yapar. Genellikle eğer yazının kendisi zorlamıyorsa, hazırlanma süresi ile ilgilenmez.

Politik mücadele

Politik yönelişlerin sınıf temellerini araştırmak önemli olmakla birlikte, 1-Politikanın görece özerkliğini, 2- kendini daha çok kitle bağları olarak gösteren ve bu bağlar aracılığıyla iletilen sınıf yönelişinden bu bağların kopmasının getirdiği boşlukta kalma ve sonuçlarını gözetmek daha da önemlidir.

Göçmenliğin doğal bir sonucu olan bu durumu, hareketler göçmenleştikçe kendini daha iyi açığa verir. O halde 1- Bugünkü durumdan söz ederken 2- Belli bir hareketten söz ederken bunu önemle gözetmek gerekir. Şu soru her defasında sorulmalıdır. Bu fikirler ne ölçüde sınıf yönelişlerini ne ölçüde devrimcilerin bunalımını yansıtıyor?

Alt yapı-üst yapı sınıflandırmasında acaba teknolojiyi nereye koymak gerekir? İnsan ilişkilerinin şekillenmesindeki etkisi bakımından. Örneğin televizyon hata sinema, radyo ama özellikle yeni tur oyuncaklar, bireysel yaşayışı tahrik eden unsurlardır…

’’insanın anatomisi maymunun anatomisinin anahtarı’’ ise gelişmiş kapitalist toplumları incelemek, geri kalmış bir ülke insanının yalnızca kendi ülkesi ile bu ülkeler arasındaki ilişkileri veya parçası olduğu dünyayı anlamak bakımından değil ayrıca kendi toplumunu tanımak anlamak bakımından da zorunludur. Sürgüne bir de bu açıdan yaklaşmak, bu toplumları anlamak tanımak gereğini bir de bu açıdan düşünmek gerek.


Çalışmaları bir sisteme kavuşturmak gerekli. Yapılacak işlerin hacmi ve çeşitliliği artık verimli olabilmek için sistemli olmayı zorunlu kılmakta. Bir sistem oluşturulabilir? Bunun için neler yapılmalı? Bu konuda ilk iş yapılacak işlerin belirlenmesi ve sınıflandırılması olmalıdır. Yapılacak işlerin çeşidi arttıkça sistemin karmaşıklaşacağı ve organik bir bütün olarak örgütlenmesinin güçleneceği beklenebilir. Verimli olabilecek yada iyi bir sistem düzgün yapılı,ve yeniliğe açık bir sistem olmalıdır. Yani sistem verili durumda verimli çalışmakla kalmamalı ayrıca değişiklik ve yeniliklere de açık olmalıdır.
Bir sistem esas itibarıyla üç unsurdan oluşur. Girdiler, istemler, çıktılar.

Belli mücadelenin en güç alanlarından biri, insanların besbelli saydıkları şeylerin bilince çıkarılması yada bilinçte yeniden kurulmasıdır. Bunu başkaları,ile birlikte bir sebep ise çoğu zaman bilince yansıyan istekler, gerçek isteklerin tam tersi yada daha iyi bir ihtimalle değişiğidir. Gerçeğin korkusu! Gerçekten kaçış!


Adım adım denetim altına almaya çalışıyorlar. Aslında tümünü bilerek yaptıklarını söyleyebilmek güçtür. Ancak bu psikolojide tasarlanmamış sonuçlarda insana böyle görünmektedir. Bize yabancı olan kurumsal işleyiş bize artniyet gibi görünür. Kurumsallaşma ile ideoloji arasında bir bağ kurmadan çözüm bulmak çok güçtür.
Kürdistan devriminin problemleri kavramı bazen kürdistan devriminin ‘amaçları ’kavramı yerine kullanılmaktadır.


Bir yazı ne zaman bir program olur?

  1. Herşeyden önce durum tespiti ile.

Uluslararası

Ulusaldüzeyde

Ama durum tespiti de

Genel

Özgül düzeylerde.

Bu programın dayandığı teorik temeli oluşturur. Öte taraftan programın ideolojik tutum alışıda önemlidir.

Bu ideolojik yönelim kendini

Açıkça ifade edilen genel tespit ve metot yaklaşımında

Tespitlerde ve çözüm önerilerinde içkin olarak gösterir.

Programın politik yapısı:

Tespitlere dayalı olarak konulan hedeflerde

Bunlar için izlenecek yollarda görünür.

Kapsam bakımından bunları içermesi gereken program. Yapısı ve üslubu bakımından da önemlidir. Nasıl sunulmalıdır.


Birlikler ve ayrılıklar!

Ayrılmalar yeni şeyler getirmedi. Getirmesi gerekir miydi? Hiç olmazsa mevcut sorunlara çözüm getirmeliydi.

DDKD bölündü, ne oldu? Ne yenilerde gerçek bir radikalleşme nede eskilerde bir geriye dönüş oldu.

Karşı çıkanlar karşı çıktıkları şeylerin objektif nedenlerini aramak, bulmak ve değiştirmek yerine, sübjektif nedenlerle uğraşıp durdular. Yöneticilerin kişisel özellikleri ön plana çıktı. Yapılanmayanlar isteksizliğe bağlandı. Yapılmak istenenlerin tek güvencesi bölünmeler ve boş kendine güven sayıldı. Deniyor ki; ‘bir birlik girişiminin başarısı diğer şeylerle birlikte örgütlerin yapıları ve iç işleyişlerine bağlıdır.

Bir örgütün‘yapısı’nı oluşturan nedir?

program

Bu programadayalı olması gereken politikalar

Mensupları arasındaki ideolojik birlik

Mevcutların toplumsal bileşimi

Kitle bağları ve kitle tabanı

Dünyadaki güçlerle ilişkileri (yalnız bakışı değil reel(!?) ilişkileri)

‘İşleyiş’nedir?

Tüzük

Örgüt için ormlar

Gelenekler

Bir o kadarda önemli olan cari ilişkiler,

Peki niye nasıl, hangi nesnel farklar var!!

Bu dağılma çözülme sürecinin durdurulması ve yeniden bir canlanma ve yükseliş sürecine döndürülmesi için, dağılma çözülmenin nedenleri ve ortaya çıkış koşullarını gözeten bir mücadele gerekir.

Aydınlar teması giderek ön plana çıkıyor, neden? Eskiden aydınlar(?) lar kitleleri tartışırlardı, şimdi, kitle bağları kopunca aydınlar birbirini tartışmaya başladı. Bu eğilimin, kitleler kendini tartışmanın gündemine aldırana kadar sürmesi beklenir. Bu tartışmadan uzun boylu bir sonuç çıkmayacağı belli olmakla birlikte varsın sürsün.


Bugün uluslar arası koşulları değerlendirmeden geçerli bir çıkış yolu bulma kolanaksızdır. Oysa bugünkü koşullar esas olarak ikinci dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni süreçler-özellikler de bilimsel teknolojik devrim ve nükler silahların ortaya çıkması anlaşılmadan anlaşılamaz.


Teoriye ilgisizleşirken, işe yarar bilgiye iş için bilgiye zorlanmıyoruz. Bu bir geçiş sürecidir. Değişim ve dönüşüm anlamlarını buluyor. Her geçen gün biraz daha ‘ya bu deveyi gütmek ya bu diyardan gitmek ‘ ikilemine sürükleniyoruz. Yeni de olsa filiz de olsa, göçmenliği yaşamaya başlıyoruz.

Resmi kimliğimiz ile gerçek kimliğimizin çelişkisini yaşıyoruz. Resmen örgütlülüğümüz gerçekte değil, resmen programımız var, gerçekte yok. Peki o halde? O halde gerçekliliğimize yönelmeliyiz. Resmiyetimizin önemi bakımından belirlidir. Asılolan gerçeğimizdir. Önemli olan da gerçeğimizdir. Resmi varlığımız gerçeğimizin örtüsü olmadıkça önemlidir. Ama bu kadar!


Buradaki yaşam!

Herkesin görünüşte benzer düşünceleri var! Gerçekten egemen?

Dünyayabakış

Duruma bakış

Sürgüne bakış

Geleceğe bakış

Çocuklara bakış

Amaçlar

Metotlar

Koşullar –olanaklar.

Aynı durumudaha ağır biçimde kadınlar (analar) bakımından da geçerli. Kadınsı bilinen(?)özellikler.

Neden memnuniyet verici bir ilişki sistemi tesis edilmiyor!
Çünkü birlik olan noktalar çok daha fazla suya-sabuna dokunmayan noktalar! Zaten var olan sosyal kültürel farklar buradaki yaşamdan değişik düzeylerde etkilenme. Burda kalma sürelerindeki farklılıklar.

Büyüklerin değiştirilmesi olanaklımıdır? Çok güçtür!!

Kendini ve birbirini kandırmaksızın ümitli olmak için neden yoktur.

Demokratik-(devrimci-demokratik)gelenek yokluğu temel bir sorun! Temel ve ikincil ayrılıkların ayırt edilmesi!! Ortak sorunların birleştirilmesi! Tahammülsüzlük! Birbiri hakkındaki gerçek düşüncelerine rağmen!?

Ve çocuklar!

Nasıl bakıyoruz? Kendi malımız gibimi? Nasıl anlayacağız. X’in çocuğuna, tıpkı kundurası ya da televizyonunu güzel bulmadığımız gibimi, yoksa sorumlulukta kendi payımızı da görerek mi bakıyoruz? Herhalde ikincisi!! Bozulmuş? bir çocukta kendi payımızı görüyor muyuz?! Ne yapmak istiyoruz! Bu çok belli değil! Onların başında berberlik öğrenmeye hakkımız yok! Nasıl bir kişilik?? Niye!! Ve Gençler! Ve korkularımız Ve anlamları?